İnsanlar dünya üzerinde varoluşlarından bu yana iki temel duyguyla yüz yüze gelmişlerdir: Korku ve kaygı. Kaygı, insanın en temel duygularından birisi olarak hepimizin zaman zaman yaşadığı ve yaşamımızı çeşitli şekillerde etkileyen bir durumdur.

Kaygı genel olarak olumsuz bir duygu olarak değerlendirilse de aslında hayatımızı sürdürmemiz için son derece gereklidir. Bir miktar kaygı duymazsak ne ders çalışırız, ne sınava gireriz, ne de işe gideriz. Kısaca kaygının az bir miktarı yaşamsal öneme sahiptir. Gerektiğinde tek bir ilaç içmek zararlı değil yararlıdır; ancak bir kutu ilacı birden içmek ölümcül etkilere sahip olabilir.

Eskiden belli meslekler vardı ve bu mesleklere sahip olmak için çıraklıktan yetişmek yeterliydi. Çağımızın çoğalan iş seçenekleri arasında boğulmadan kendimize en uygun işi seçebilmek ciddi bir hazırlığı gerektirmektedir. Bu da eğitimin her geçen gün önem kazanmasına ve derslerdeki başarının ön plana çıkmasına neden olmaktadır. Doğal olarak sınav kaygısı artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır.

Sınav kaygısı çok eskiden beri yaşanan bir gerçek olmasına karşın batı toplumlarında 1940’lı yıllarda araştırılmaya başlanmıştır. Ülkemizde ise bu ilgi çok daha geç başlamış ve hala yeterli seviyeye ulaşamamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde sınav kaygısı ile baş etmek durumunda olan öğrencilerin oranı araştırmalara göre %20 seviyesinde iken, bu rakam bizde %65-70 civarındadır. Dolayısıyla sınav kaygısıyla başa çıkma becerisinin kazandırılması, bizim ülkemiz için çok daha büyük bir önem taşımaktadır.

“Kaygı tamamen yok edilmesi gereken bir şey değildir; kontrol altına alındığında başarıyı destekleyen güçlü bir araçtır.”

Sınav kaygısı, yetersiz ders çalışma davranışı, fizyolojik belirtiler ve sınav durumunda sınavla ilgili olmayan düşünceleri içeren bir durum olarak açıklanabilir.

Yapılan çalışmalarda, sınav kaygısının kuruntu ve duygu olmak üzere iki farklı boyutu olduğu gözlenmiştir. Kuruntu boyutu, sınavla ilgili olarak kendi kendimize söylediğimiz şeylerdir. Duygu boyutu ise sınav baskısı altında iken ortaya çıkan duygusal tepkilerimizdir.

Kuruntu arttıkça başarı düşer. Çünkü kuruntu daha çok başarısızlık beklentisiyle oluşmaktadır. Ayrıca, sınavla ilgili kuruntusu yüksek çocukların dikkatlerini sınava vermek yerine kendileriyle ilgilendikleri gözlenmektedir.

Çocuğunuzun sınav kaygısı yaşayıp yaşamadığını nasıl anlarsınız?

Eğer çocuğunuzun başarısında belirgin bir düşüş varsa, bu sınav kaygısı olabilir. Aşağıdaki belirtileri gözlemleyebilirsiniz:

  1. Ders çalışmaktan rahatsızlık duyuyordur.
  2. Ders çalışmayı sürekli erteliyordur.
  3. Derslerle ilgili konuşmalardan kaçınıyordur veya geçiştiriyordur.
  4. Saatlerce ders çalışıyor ama konuyu anlamıyordur.
  5. Kendisinden beklenen başarıyı gösteremiyordur.

Ayrıca öğretmenine veya kendisine sorarak şu belirtileri de araştırabilirsiniz:

  1. Sınavda terleme, kalp çarpıntısı, el titremesi gibi belirtiler yaşıyordur.
  2. Sürekli başarısız olacağını düşünüyordur.
  3. Sınava konsantre olamıyordur.

Sınav Kaygısı Neden Ortaya Çıkmaktadır?

Herkes başarılı olmak ister. Doğal olarak çocuklar da başarılı olmak ister. Sınavlar, başarısız olma riski taşıyan durumlardır ve sınav kaygısının temelinde bu düşünce vardır. Bunun yanında, en önemli kaygı nedenlerinden biri de anne-baba ve öğretmen davranışlarıdır.

Çocuğunuzdan beklediğiniz yüksek başarı düzeyi, yaptığınız baskılar veya başarısızlıkla ilgili olumsuz söylemler, çocuğunuzun kaygı yaşamasına ve başarısız olmasına yol açabilir.

Eğer çocuğunuz yukarıda sayılan belirtilerden birkaçını gösteriyorsa ve başarısı düşüyorsa, bir psikolojik danışmana başvurmanız yararlı olacaktır.